Aslında tüm şehir ve yörelerimizin tarihi güzelliklerini gezmeden yurtdışını gezmeye başlamamalıyız. Ama olur ya bazen karşımıza ani fırsatlar çıkabiliyor ve bu sayede farklı yerler görüp, gezebilme şansına da sahip oluyoruz ve biliyoruz ki yurdumuz nasıl olsa cepte önce şu fırsatla dünyanın şurasını gezeyim Türkiye de nasıl olsa her zaman gezerim diyoruz; aslında bu yanlış. Çünkü böyle diyerek görmek istediğimiz çoğu yere zaman ayırmıyor ve erteliyoruz. Anadolu nun tarihi ve kökenleri çok derinlerde. Ertelediğimiz yur tiçi gezi ve tatillerimizi en yakın zamanda gerçekleştirmek için planlar yapmalıyız.
Doğu Karadeniz zaten muhteşem doğasıyla her daim bizi ferahlatıp, büyülemeye devam ediyor. Sahil kenarları ayrı güzel, dağları, nehirleri apayrı güzellikte. Bu muhteşem coğrafi güzelliklerin altında tabi bir de yıllara meydan okumuş tarih ve kültürler barındırıyor. Karadeniz insanı hem cana yakın, hemde renkli kişilikleriyle insana evindeymiş gibi hissettiren davranış yapısını yıllar boyunca hiç kaybetmemiş. Bölgesel coğrafi koşullarının zorluklarına aldırmadan çalışan bu insanların, yaşadığı dünyayı keşfetmeye zaman ayırmalıyız.
Gezmeniz gereken önemli şehirlerin başında Trabzon geliyor. Bir Ayasofya Müzesi de bu şehrimizde yer alıyor bunun yanında muazzam mimarisiyle Atatürk Köşkü ve çeşitli Bizans Kiliseleri görmeniz gereken yapılardan. Doğu Karadeniz de gezinize devam ettikçe ünlü Akçaabat Köftesinin olduğu Akçaabat ta mola verip, bir porsiyon lezzetli köfteden yiyerek yolunuza devam edebilirsiniz.
Dünyanın en uzun ikinci mağarası kategorisinde yer alan ve deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikte bulunan devasa Çal Mağarası gezmeniz gereken bir sonraki durağınız. İçerisinde turistler için gezi platformları yapılmış, mağara hem çok fotojenik hem de burası aynı zamanda bir yer altı su kaynağı olma özelliği de taşıyor. Trabzon Düzköy İlçesine 5 km uzaklıkta konumlanmış Çal Mağarası; 2000 yılında Trabzon İl Özel İdaresi tarafından yapılan düzenleme çalışmaları ile günümüzdeki turistik halini almış.
Gezilesi bir mağara daha var bu da Karaca Mağarası; ünlü sarkıt, dikikleri, org desenli duvarları ve doğal traverten basamaklarıyla, mağara çiçeklerini görüp, inceleyebilirsiniz. Gümüşhane ye 17 km uzaklıkta yer alıyor.
Gitmişken yılın 5 ayı boyunca karlı kaplı olan Zigana Geçidini görmeden dönmeyin. Trabzon a 120 km uzaklıkta kalırken, Gümüşhane ye 60 km uzaklıkta yer alıyor. Zigana Geçidi nde bir çok tesis yanı sıra bir kayak tesisi de bulunuyor.
Çocukluğumuzdan beri coğrafya kitaplarımızdan, kartpostallara dek resmini her yerde gördüğümüz Sümela Manastırı tabiki gezilecek yerlerin olmazsa olmazı. Bu manastırın inşa edildiği tarih M.S. 365-395 yılları arasında olduğu düşünülüyor. Mimari açıdan Kapadokya kiliselerinin tarzını andırıyor. Bulunduğu konum ve dağlara yapılması açısından çok ilgi çekici ve o kadarda saygı uyandırıcı bir yapı olma niteliğinde. Altındere Milli Parkı sınırları içinde yer alan Sümela Manastırı 1300 metre yükseklikte her yere hakim görüş açısıyla gelen misafirleri selamlıyor.
Tüm bunların yanında Trabzon Kalesi ve nefes kesici manzarası ile Uzungöl görülesi yerlerden. Yine bu taraflara madem yolunuz düştü mevsimine göre Trabzor Çaykara daki Karaster Yaylasının bol oksijenli atmosferinde tüm kenarda köşede kalmış streslerinizden arınabilirsiniz.
Şimdi diyorsunuz ki senede zaten bir kere iznim var, onda da biraz yüzeyim, güneşleneyim; deniz, kum ve bol güneşli tatil hepimizin favorisi evet ama burada da ruhunuzun beslendiğini hissedeceksiniz ve iyiki plajda yatacağıma gelip buraları gezmişim diyeceksiniz. Çok yağmur çamur sevmiyorsanız yazın tam ortasında yapacağınız bir ziyaret en uygunu olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder