22 Ekim 2015 Perşembe

Gece Esir Alırken Günü...


    Gece yavaş yavaş çökerken, sanırım en telaşlı insanlar İstanbul' dakiler; herkes iş dönüşü evine gidebilmek için direksiyona sarılmış ve trafiğin kesin umarsız bir yerinde sıkışıp kalmıştır. Ya o metrobüs, otobüs keşmekeşinde bambaşka sevimsiz yabancılarla yolculuk yapmak zorunda kalanlar, tek istedikleri sadece evlerine gidip dinlenebilmek... Yarının tekrar aynı monotonluğuna uyanabilmek için...
    Hayat çok yapmacık, hele ki metropol şehirlerde. Sadece işten eve dönebilmek bile bir savaş meydanına çıkmak gibiyken, tüm enerjisini yolculukta harcıyorken insanlar nasıl mutlu olabilir ya da ailelerine nasıl zaman ayırabilir? Malesef bu imkan dahilinde değil. Bazen severim ben İstanbul' u herkes bayram tatili için şehir dışına çıkıp akrabalarına veya tatil mekanlarına gittiği zaman. Bu gibi zamanlarda yükü hafifler şehrin ve her şey biraz daha netleşmeye başlar. Boğaz köprüsünde bayağı hız yapabilirsin mesela ve Beyoğlu' nda yine kıyak bir gece geçirebilirsin. Taksim' den Avcılara toplu taşımayla belki 1 buçuk saatte ulaşabilirsin bu defa...


   Dostlar yaşam bize küçük mutluluklar veriyorsa, daha fazlasını istemeliyiz, çünkü herkesin daha fazlasını elde edecek gücü var. Duvarlar arasına tıkılıp kalmayın, şehriniz tutsaklığınızın duvarları olmasın. Sevdiklerinizi gördüğünüzde hep oradaymışlar ve orada olacaklarmış gibi devrik, yorgun gözlerle bakmayın onlara. Çünkü onlar duvara asılmış bir resim ya da peluş oyuncak değiller, onlar ölümlüler; bir gün onları kaybedeceksiniz ve çok üzüleceksiniz, bu yüzden gülen sevgi dolu gözlerle bakın onlara, her gördüğünüzde sevdiğinizi söyleyin... Akşam saatlerinin trafiğinde yol alan herkese selam olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder