31 Ocak 2015 Cumartesi

Polonya Sokakları Gezilecek Yerler

    Polonya üzerinde en çok acı çekilen yerlerden biri belkide İkinci Dünya Savaşı ndan en çok nasibini alan Polonya tam dört kez taş üstünde taş kalmayacak şekilde yıkımlara uğradı. Günümüzde huzur bulan ve ellerinde kalmış tarihle şehri tekrar eski haline getiren halk ve sokaklarda ise zamanında Alman Ordusuna karşı ayaklanmış halkın anıtlarıyla yaşamlarını sürdürüyorlar.
    Polonya sanki Rusya nın uzak ama farklı bir yansıması aslında. Kışın soğuğu -5 derecelere dek hissedilse dahi, halk coşkulu bir şekilde sokaklarda ve sempatik bakışlarıyla sizleri karşılıyorlar. Votka tüketimi burada da yıllık yaklaşık 120 bin litreyi buluyor hatta geçiyormuş. Ünlü Votkaları ise; Zubrowka Votkası...
   Zamanında çok ödüllere layık görülen "Piyanist" filmine sahne olan bir yer burası. Öncesinde tarihe adanan bir çok filmlere ve hemen hemen herkesin bildiği "Hayat Güzeldir" isimli filmin çekimlerini de burada gerçekleştirmişler.
    Bugün hala çoğu evin cephelerinde kurşun izlerini görebilirsiniz. O denli restorasyon ile bunları neden kapatamamışlar diye düşünmeyin. Çünkü onlar savaşın acılı yüzüne karşı ibret olsun diye orada bırakılmış izler.
    Varşova' nın kalbinde doğa açısından harika bir park bulunuyor; Vajenka Parkı. Burası Avrupa da bulunan en büyük parklardan biri, bir çok kuşa ev sahipliği yapıyor. Özellikle Mandarin isimli Çin Ördeklerine burada bolca rastlayabilirsiniz. Vajenka Parkı nın gözdesi su üstüne inşaa edilmiş ve 1608 da Polonya henüz Lehistan iken krallara hizmet vermiş Su Üstü Sarayı mutlaka görmeniz gereken bir yapı.
    Varşova biraz daha politik konumlu bir şehir, asıl hayat capcanlı bir şekilde Krakow da sürüyor. Avrupa nın şehirlerinde genel olarak rastlamaya alışılan eski meydan burada da yer alıyor. Eski Meydan da Azize Meryem Kilisesi nin kulelerinden biri Barok Dönemi nin dokunuşlarını yansıtırken, diğeri Gotik Mimariye teslim olmuş. Bu yapıyı iki mimar kardeş inşaa etmiş, ancak o ne hırstır ki bir kule diğerinden daha güzel olunca, küçük kardeş canice ağabeyini kıskançlıktan öldürmüş. Bu kulelerin korkunç yapım hikayesi yani sıra, bir de diğer hüzünlü hikayesi var. Her gelen gezginin duymadan dönmediği, kilisenin kulesinden her saat başı yükselen ve sonra aniden kesilen borazan sesi. Bu ise geçmişteki Tatar Akınlarında okla öldürülen kule borozancısına ithafen, her saat başı aniden duran ezgilerle kule borozancısının hüzünlü hikayesini şehre gelen turist ve ziyaretçilere anlatıyor.
    Görmeniz gereken Lehistan Krallığı ndan kalma bir diğer heybetli saray ise; Wawel Sarayı. Bu ihtişamlı saray 1000 yılında kurulmuş imparatorluğun temellerinin atıldığı merkez yeri. Bu sarayda eskiden ne görkemli balolar, şölenler ve geceler düzenlenmiş, diğer ülke hükümdarları ne şaşalı şekilde ağırlanmışlar.
    Hiç duydunuz mu bilmem ama ismine belgeseller yapılan 2. Dünya Savaşı esnasında Almanların oluşturduğu en büyük kamp ismi ise; Auschwitz. Burası turistlerin, gezginler hüzünle gezdiği, günümüzde savaş müzesinde sergilenen, resimler, giysiler, teller ardında geçmiş acılı hayatların mum ışı gibi yanan anılarını gözler üzerine seriyor. Kampın tüm alanları geziye açık, mahkumların kaldığı ahırdan farksız koğuşlar, zindanvari hapisaneler, gaz odaları, deney odaları ve en acısı insan fırınları olan krematoryumlar. Büyük bir kısmı Yahudi olan 6 milyon can bu kampta hayatlarının son günlerini geçirmiş ve günümüz koşullarında Auschwitz Kampı nı en çok ziyaret eden kişiler ise yine Almanlar. Avrupa da çeşitli bölgelerde bulunan bu tarz kampların en büyük katliamlı olanı malesef burası. Yaşlı, genç, kadın ve çocuk ayırmadan yapılan işkencelerin ise haddi hesabı yok...
    Krakow da mutlaka görmeniz gereken bir sanat şehri var. Bu sanat şehrini görebilmek için yerin 128 metre altına inmeniz gerekecek. Tahta merdivenler aracılığı ile ineceğiniz yer kapalı alan fobisi olanlar içinde pek te uygun sayılmaz. Ancak indiğinizde karşınıza çıkan 200 metrekarelik devasa salonlar ve buralarda bulunan inanılmaz güzel tuz heykelleri, iyiki gelip görmüşüm dedirtecek cinsten. Burası koskocaman bir tuz madeni, her şey, her yer ahşap direklerle destekleniyor, çünkü tuz ahşaba zarar veremiyormuş. Burada restoran bile var. Çok maceralı bir gezinti olacağı kesin, dönüşü asansörle yapabilirsiniz fakat 4 kişinin anca sığdığı ve karanlık bir yerden, garip seslerle yeryüzüne ulaşmaya çalışan asansör size bir "Stephen King" filmindeymişsiniz izlenimi verebilir. Tuzun iyileştirici gücünün bilincindeki herkes ve sanat tutkunu olan tüm ziyaretçilerin buluştuğu kalabalık ve hoş bir ortam burası.
    Krakow Kenti nin cıvıl cıvıl bir gece hayatı var. Ve burası Rusya kadar da suç unsuru barındırmıyor, yani dikkatli olun ancak mekanlarda eğlenmeyi de ihmal etmeyin. Polonya nın porselenleri dünyaca ünlü olduğu için kendinize ve sevdiklerinize hediye alabilirsiniz. Genel olarak Rusları pek sevmiyorlar ve Rusça bilseniz dahi konuşmayı denemeyin konuşulmasından da hoşlanmıyorlar. Bunca acılar geçiren bir halkın ön yargılı davranması son derece doğal bence.
    Polonya Gezisi için yılın en uygun zamanları Mayıs, Haziran ayları olabilir. Böylece birbirinden güzel bir çok kültürel ve sanatsal etkinlik dönmelerine de denk gelmiş olursunuz. Burası bütçenizi sarsmayacak bir yer pansiyonlarda konaklayıp dışarıda da yemek yeseniz dahi belki günlük ancak 100 TL harcarsınız.

2 yorum:

  1. böyle güzel konseptli bir blogla daha önce karşılaşmamıştım , güzel tasarı . nazdrovya : )

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkür ederim, gerçekten özenerek hazırlıyorum beğenmenize sevindim :)

    YanıtlaSil