Amerika nın güzide şehirlerinden New Orleans başına çeşitli
doğa felaketleri gelse de inadına üzerindeki yaşam alanlarını ve halkını
ağırlamaya devam ediyor. Eski ve yeni kısmı bulunan şehir, eski tarihi sokakları
tüm binayı saran balkonları ile olduğu kadar Jazz ve Blues Müziğin de başkenti
olarak kabul ediliyor. Amerika daki her özel günün, büyük bir coşkuyla
kutlandığı, eğlencenin geri tepmediği ve boş geçmediği bir şehir.
Biraz tarihini değinmek gerekirse; Fransa nın Orleans Dükü
1718 de Mayıs ayının güneşli bir gününde bu şehri kurarak ismine “La
Nouvelle-Orleans” demiş. Ve bundan 45 sene sonra da öylece New Orleans ı
İspanyollara kaptırmışlar. Bunu yediremeyen Fransızlar intikam almak için 1801
de şehri tekrar ele geçirmişlerse de bu galibiyet uzun sürmemiş çünkü, bu çileli şehir para meraklısı Napoleon tarafından Amerikalılara satılmış. İç savaş zamanlarında yüreklerini dökmüşler ve cazz
müzik eşliğinde acılı hayatlarını anlatmışlar. Napoleon şehre her ne kadar
kazık atmış ve satmış olsa da yine de Fransız kültürü egemenliğini pek
yitirmemiş.
New Orleans tan adını bolca duyduğumuz Amerika nın en uzun
dünyanın ise uzunluk sırasında 4. Olan nehri Missisippi geçiyor. Nehir
kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. En önemli ve görmeniz gereken yer Canal
Street, bu cadde eski ve yeni şehri iki tarafa ayırıyor; bir yanda iş
merkezleri uzanırken, diğer yanda turistik yerleri görmeniz mümkün. Bu caddenin
içi su dolu nedeni ise; zamanında nehir ile gölü birleştirmek için kanal olarak
açılmış burası, ancak tamamlanamayınca bari doldurup cadde yapalım demişler. Bu
şehrin su baskınları açısından zararlı olsa da artık yapılmış bir kere.
Sonraki durağınız French Quarter. Buranın en popüler,
capcanlı sokağı ise Bourbon Street. Bu cadde de gece hayatını adına aradığınız
her tür mekanı bulabilirsiniz, 4-5 kilometre boyunca uzayıp giden bir sürü
mekan düşünün, işte öyle... Ama ben Cazz ve Blues müziğin ana vatanına gelmişim
bunları divalarından dinlemek isterim derseniz gideceğiniz mekanlar Fritzel’s
ile Sing&Sing olabilir. Yine French Quarter bölgesinde yapabileceğiniz bir
diğer ilginç şey ise French Market e uğramak olacaktır. Bu pazarda aradığınız
tüm hediyelik eşya, giysi ve bir çok ürün bulabilirsiniz. Bu Pazar 19. Yüzyılda
Missisipi Nehri üzerinden gelen gemilerdeki malların satılması için kurulmuş ve
günümüzde de turistik bir şekil almış durumda.
19. Yüzyıldan günümüze kalan bir başka yer de Jackson
Square. Bu meydanda adım başı sokak müzisyenleri ve falcılar, ressamlar görmeniz
mümkün. Birçok filmde konusu değinilen büyücüler kenti olarak geçen New Orleans
ta eski zamanlarda bu sanat icraat ediliyormuş ve en ünlü Vodoo Büyü
Kraliçelerinden biri de Marie Laveau. 1700 lü yılların sonlarında doğduğu
düşünülen büyücünün mezarını da ziyaret edebilirsiniz. Hatta eğer meraklıysanız
hatıra olarak Vodoo Bebeği satın alabileceğiniz dükkanlarda var.
Decatur St. Üzerinde bulunan birbirinden güzel faytonlardan
birine atlayıp, şehir turu yapmanız sizi hem dinlendirecek hemde genel olarak
gezmenizi sağlayacak. New Orleans turuna katılırsanız da sizi gezmeye
götürecekleri farklı mimarideki mezarlığa gidip kendinizde gezip,
görebilirsiniz. Mezarlar ev gibi toprağın üzerine inşaa ediliyor, çünkü şehir
su seviyesinin altında ve cenazelerini toprağın altına gömemiyorlar. Yoksullar
için apartman tipi katlı mezarlıklar yapılırken, zenginler en pahalı mermer ve
granit kullanılarak ihtişamlı mezarlar yaptırıyorlar.
Yemek konusunda kendilerine özgü bir mutfakları var. Aslında
bu mutfağın yemek tariflerinin kaynağı zamanında kölelerin efendilerinin
yemeklerinden kalan artıkları karıştırmalarıyla uydurdukları yemeklerden
geliyor. İlk başta itici gibi dursa da herkes tarafından beğenilip, lezzetli
bulunan karışık yemekler bunlar.
New Orleans ın eğlence konusunda dur durak bilmez bir yer
olduğunu söylemiştik. İşte bir kutlaması var ki Rio ya falan gitmenize gerek
kalmaz, bu karnaval ın ismi “Mardi Gras”... Aslında anlamı Yağlı Salı olan
Mardi Gras nın tarihi Fransız Kolonilerine dek dayanıyor. Büyük Perhiz dönemi
öncesi istenilen her yiyeceğin tüketilebileceği son gün anlamındaki bir Katolik
Geleneği olduğu için her yıl farklı günlere denk geliyor takip etmek lazım.
Mesela bu yıl 6-17 Şubat tarihleri arasında kutlanacak. Bu coşkulu kutlamaları
Krewe ismindeki ekipler, planlıyor, duyuruları hazırlıyor ve herkesle
paylaşıyorlar. Festival bu ekiplerden Rex ve Krewe lerin ışıltılı, simli yapay
botlar ve çeşitli değişik araçlar üzerinde caddeden geçerek, herkese boncuktan kolyeler dağıtmasıyla
başlamış sayılıyor.
Geleneksel Festival tüm insan kalabalığıyla ve
eğlencesiyle, Charles Sokağı ve Canal Sokağında hayat buluyor. Festival boyunca
barlar, dört bir yandan gelen müzisyenlerin performanslarını sergilediği etnik
yerlere dönüşüyor. Eğlenceler sabahlara dek devam ediyor. Bunların hepsi bir
yana “Mardi Gras” nın popülaritesinin sebeplerinden biri de festivaldeki söz
konusu boncuklu kolyeleri diğer gelenlere fırlatarak kendinize bira
ısmarlatabilir ya da karşılığında öpücük alabilirsiniz.
Amerika Vize Başvurusu ve Şartları için BURAYA TIKLAYIN
keşke Amerika vizesi için şartlar zor olmasaydı da gidilebilseydi..güzel yazı teşekkürler..
YanıtlaSil