Geçmişimizin 1300 yıl öncelere dayandığı Türklerin ana
yurdu Moğolistan. Türkiye nin iki kat büyüklüğüne sahip olmasına rağmen, %95 i
Budist, %5 i Müslüman olan halk nüfusu 2,7 milyon civarında. Ülkede heybetli
Budist Tapınakları var. Dünyanın belkide en soğuk 3 başkenti sıralamasında yer
alan başkent Ulan Batur hoşgörülü, sıcak insanlarıyla, soğukluğunu bir nebze de
olsa unutturuyor.
Halkın bir kesimi kentlerde yaşarken, diğer bir kesim var ki
atalarının izinden gidip; bozkırlarda “Ger” dedikleri ve -yurt- anlamına gelen
çadırlarında hayatlarını sürdürüyor. Gerler onlar için basit bir çadır değil, üç
kuşağın bir arada yaşadığı bu yerler onların evleri, yurtları. Bilirsiniz ki at
sütünden yapılan kımız içkileri yerel olan ve sürekli tükettikleri bir içki, bu
konuklarına ikram edilenlerin başında yer alan bir içki, bunu ise sert
kurutulmuş peynir ikramı takip ediyor.
At sağma işi inek sağmaktan daha zormuş, çünkü at daha çabuk strese
giren, çevik bir hayvan; bunun da kolayını bulmuşlar önce yavrusunun attan süt
emmesini sağlıyorlar, ardından onu çekip, sağma işlemini gerçekleştiriyorlar.
Yapılışında ise bir inek tulumu kullanıyorlar ve içine döktükleri at sütünü,
hemen hemen üç bin kez bir sopayla karıştırıyorlar, bir gün boyunca
bekletiyorlar. Böylece içmeye hazır hale gelen Kımız oluşuyor. Ama ilginçtir ki
bu içeceği tulumda 10 ay civarı bekletirlerse, alkolleşiyor ve sarhoş edebilen
bir içkiye dönüşüyor. Bozkır insanları, şehirdeki yaşamı umursamıyorlar ve
kentlere hiç gitmiyorlar, onlar atalarından kalan geleneklerle bozkır
yaşamlarını özgürce sürdürüyorlar.
Şehir ise bambaşka, günümüze son derece uyumlu, trafikte son
model arabaları ve gençlerin giysileriyle bozkırlılardan çok farklı bir
hayatları olduğu belli.
İsmini her cihana duyurmuş, acımasız Moğol İmparatoru Cengiz
Han ın saldırılarından korkan Çinlilerin Çin Seddi gibi bir yapı inşaa etmesi,
Cengiz Han ın ne kadar kararlı ve gözü pek imparator olduğunun kanıtı. Cengiz
Han ın döneminde akınlara gittikleri atların torunları ise günümüze kadar
ulaşmış ve çok değerliler. Çocuklar atlarla büyüyor, kendileri eğitiyor
kısacası onların her şeyi diyebiliriz. Moğollara ait geleneksel bir çalgı olan
Morin-Hur un telleri atın kuyruğundaki kıllardan yapılıyor, ayrıca at figürleri
de onların hayatının her kısmında yer alıyor. Bu hayvanlarla aralarında
yüzyıllardır kurulmuş bağ, günümüzde de büyük bir özenle devam ediyor.
Moğolistan ın çok uzun yıllar önceki tarihinde, Gobi Çölü
dinazorlara yaşam alanlığı yapmış bir yer ve Dünyanın ilk Dinazor fosili 1965
yılında Moğolistan da bulunmuş. Konumu gereği gözlerinin alabildiğine çöl var
burada ve Tull Nehri de olmasa, hiç su kaynağı göremeyecekler. Hayatında hiç
deniz görmemiş ve göremeyecek olan çoğu Moğol için Tull Nehri çok önemli bir
kaynak. Ayrıca gezebileceğiniz bir diğer yerde Dinazor Kemiklerinin
sergilendiği Milli Müze.
Yılın her Temmuz ayında kutladıkları ve onlar için çok önem
teşkil eden Naadam Bayramı. Bu bir tür spor ve yarış müsabakası, güreşçiler,
okçular ve atçılar kıyasıya bir yarış içinde ve hepsi de Cengiz Han ın gücüne
erişebilme isteğiyle hünerlerini gösteriyorlar.
Moğolistan, içinde çok tarih barındırıyor; İlk Türk
Tarihinin yazıldığı Orhun Kitabeleri bu ülkeye geldiyseniz mutlaka görmeniz
gereken çok önemli bir yere sahip. Karakum denen bölgede bir bozkırda inen uçak
sizi bir minibüse aktaracak ve yarım saat sonra Orhun Kitabelerinin olduğu yere
varacaksınız. Etrafı tellerle çevrili Orhun Kitabelerinin. Gök Tanrıya ve
Tanrının tek olduğuna inanan Göktürkler, diktikleri Çince, Uygurca yazıtların her birimde,
yaptıklarını, savaşlarını ve kahramanlıklarını anlatmışlar. Moğollar yazıtlara
pek iyi bakamamışlar ve koruyamamışlar, çoğu gelecekte yok olmaya terk edilmiş
gibi kaderlerine bırakılmış.
Moğolistan ın bahsettiğimiz geleneksel çalgısı Morinhur
yanınızda götürebileceğiniz iyi bir hatıra olacaktır, satın alabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder